Dilenci


Bir zamanlar küçücüktüm;gittiğim okulun,müdürün okulu olduğunu düşündüğüm zamanlar...Dışarıda oynadığım günler vakit nasıl geçer bilmezdim.Arkadaşlarımla bir yerlere oturup saatlerce bebeklerimize elbise dikerdik.Sanki onlar yaşıyormuş bize muhtaçlarmış gibi bakardık.Erkek arkadaşlarım da vardı tabi onlarla dokuz aylık oynardık,taş çevirirdik,dokuz taş dizerdik.Şimdi hatırlamıyorum bile,o oyunlar nasıl oynanırdı .Kaçıp giderdim aşağı mahallelere,annem yüz kere kızsa bile...Hatta bir kere polise bile haber verdiği olmuştu;ama ben ha orası ha burası farklılık hissetmezdim.Çünkü o zamanlar hissettirilmezdi,karnınız acıktı mı komşu anneniz verirdi.Ne isterseniz tıpkı sizin annenizin verdiği gibi;yiyecek, içecek...


Evlerde domates toplandıktan sonra bir telaş olurdu çuval çuval domatesler indirilirdi bahçeye.Tek tek elekten geçirilirdi hepsi,sonra kazanlar kurulur hepsi kaynatılırdı ve sabırsızlıkla beklediğimiz salça kıvamını tutardı ve tuzu da eklendikten sonra ellerimizde ekmekler kazanın dibini görünce tatmaya başlardık.Hiç unutmam o aldığım tadı Hanife Teyze'nin fırında kendi elleriyle pişirdiği ekmekler ile o salçalarının tadını...Ramazan geldiğinde ise durum daha da güzel olurdu.Her gün iftarı bir komşu anne alırdı.Özellikle bu tür günler de inanılmaz şamatalı anlar ve tatlar yaşardık.Şimdiki yalnızlığa baktıkça özlediğim anlar...

 Okulda ki öğretmenimizi annem komünist diye  hiç sevmezdi ama ben üzülürdüm o öyle dedikçe.Çünkü çok severdim.İyi bir şey yapıldığın da,nasıl biri yaparsa yapsın tebrik ederdi.Fakir çocuğu olsun,zengin olsun ayırt etmezdi...Yine bir gün yürüyerek okuldan dönüyordum.Günlerden Cuma idi,babamın camide vaaz vermesinden hatırlıyorum,Cuma günü olduğunu.Durdum biraz dinledim,dediklerini anlamasam da hoşuma giderdi.Sonra namaz kılındı herkes camiden çıkmaya başladı,o sırada da kapıdan içeri üstü başı dökük yaşlı bir kadın girdi.Halini anlamamıştım ama biraz sonra  muhtaç olduğunu anladım.O gün ilk defa insanların dilenci dedikleri bir kişiyi görmüştüm.Çok üzüldüm eve koşarak gittim,çantamı bir yere attım,odaya girdim.Kapıyı kapattım kapının arkasına  oturdum.Annem ne olduğunu anlamadı,herhalde kavga ettim diye düşündü.Sonra gelip sordu,benim kafam karışmıştı birde kızgındım.Kapıyı açtımadım önce sonra açtım anneme durumu anlattım.Annem bana bazen insanların çaresiz kaldıklarında böyle yardım isteyebileceğini söyledi.Başka türlü türlü şeyler anlattı.Fakat şanslı idim,babam nasıl olsa bulurdu, ki öylede olmuştu akşam geldiğinde anlatmıştık. Babam;torunlarına bakmaya çalışan bir teyze olduğunu ve cemaatin durumu öğrendiğini,bir şeyler yapacaklarını söylemişlerdi.İşte bu çok sevindirmişti beni.

 Şimdi ise sürekli görüyorum,bazen yardım ediyorum ama bazen de nefret ediyorum bilmiyorum ben mi değiştim yoksa bu yaşlanmış insanlık mı...Yoksa dilenciler mi...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tezhip

Kroyçer Sonat Hayatın ve Ahlâkın Terennüm Edilemeyen Senfonisi

Tezhip dersleri 2-3.