Kayıtlar

Tezhip dersleri 2-3.

Resim
 Tezhip dersleri için yotube dan yorumlarda yazdığım adresten  de faydalanabilirsiniz üçüncü dersimiz de yapraklardan bahsettik yapraklar için ben çok çalıştım düz çizgi ve sadece yaprak için üç defter bitirdim hepsini sadece yaprak ve çizgileri taklid ederek kopyalarak da yaptım başta elimiz alışması için bu çalışma ve gayret gereklidir  Hamur silgi uçlu kalem veya normal kalem ve aydınger kağıdı, ( yağlı dikiş kağıdı) da olabilir , o kağıtlarla da yaprakları sayfada olan yaprak resmini çıktı alıp deftere kopyalayabilir tekrar üstlerinden geçip elinizi alistirabilirsiniz bu şekilde de çok çalışilabilir ,kolay gelsin .. Tezhip sanatı Yapraklar  Süsleme amacı ile tabiat unsurları ele alınırken çok tabii olarak yapraklar da ihmal edilmemiş ve bu alanda büyük üsluplaşmalar meydana getirilmiştir.          Bu üslupların arasında kuşkusuz en önemlisi İstanbul Topkapı Sarayın’da 16. yüzyılda ressam Şah Kulu tarafından geliştirilen ‘Saz Yolu’dur.       Kırık, kıvrık ve birbirlerini delerek ge

Tezhip

Resim
   Tezhip kelimesi Türkçe'de "altınla işleme" anlamına gelir. Bu sanatla uğraşanlara müzehhib adı verilir.Dogadan yapraklardan çiçeklerden renklerinden direk veya örnek alınarak aslını koruyarak daha küçük boyutlarda deseni " stilize ederek "üsluplaştirarak "  çizgilerin belirlediği deseni koruyarak onu tahayyül ettiği şekilde çizer. Böylece modelin gerçek görünüşü, sanatkârın tasavvur derinliği içinde yeni bir yorumla biçimlenerek motif özelliği kazanır.  Doğadaki görünümleri üslûba çekilerek çizilen bitki kaynaklı motiflere “hatâyî grubu” denir.  Yaprak motifi, çiçeklerin kuş bakışı görünüşünün üslûplaştırılmasıyla çizilen penç, az gelişmiş ve gelişmiş çiçeklerin dikine kesitinin üslûba çekilmesiyle elde edilen goncagül ve hatâyî bu gruptandır.  Tezhipte bitki çıkışlı motiflerin bir kısmı çiçeklerin dış görünüşlerinin kısmen üslûba çekilmesiyle ortaya çıkmıştır.Karanfil, lâle, gül, siklamen ve menekşe olduğu gibi adını korumuştur. XVI. yüzyılın ortalarınd

Şehir Hikayeleri

Resim
Denizi olan bir şehrin hüznü eksik olmaz,birde mihrabına kurulmuş kız kulesi varsa, olmazsa olmaz olur. Buralarda eskiden kabadayılar vardı kızım derler cam gülleri aşık olurdu onlara ama hiç kavuşamadılar be kızım sevme sakın sende... diyor Üsküdar sokaklarının bekçileri... Bir zamanlar bir hemşire vardı hepimiz bilirdik bir doktora aşıkmış bir gün duyduk doktor evlenmiş başka bir kızla sonraki hafta duyduk hemşire sağlık ocağında asmış kendini odada sallanırken bulmuşlar bir şey yapamamışlar, hepimiz cenazesine gittik dua ettik Allah'ım onu affet o kendini bilememiş o çok iyi insandı dedik ağla ağla öldük... Birde benim arkadaşım vardı yeşim manken gibi kızdı tam evlenecek diyorduk ki bir şey oldu ayrıldılar oğlan başkası ile evlendi ,dediler tam nikah sırasında kulaklarından kan  gelmiş güya,bizim arkadaş  da ona hiç beddua etmediğini söylerdi yaa, hala kız taşında oturuyor yine geceleri hiç uyumuyor ,oğlan ise bir süre sonra ölmüş meğer kansermiş , yeşim o güz

Şems

Resim
                 Yıldızlar vahaya hayran, Deli gökler... İki arada buluştu gönül erleri , Dua etti,yaklaştırana kılsın Allah seni, Mahcup meczup;amin ,dedi... Hayallerim bir sabah silindi Umduğum rüya ,gördüğüm değil Ey saki hayat hep yalnızlık mı ,hayır değil Onu seven şarkılar yankılanıyor ,şehrin duvarlarında Fırtına kopuyor boğazda,şehir atıyor içindekileri... Eskiye rağbette duygular ,aynı yerde kavruluyor, Belki birgün bir yıldız yine gözlerimden içeri akar... Ajandaların verakları ,karalama yakarışlar defalarca ağlamışlıklar, Gidene inat ,dizeler kalan... Sense orda burda başka şehirlerin arzularında , Roma ,Sofya... Dur dedi ;Kahin İçimi dolduran karanlık yıkıldı , Kapıları kapattılar, seni almadılar Ben ağladım ve Roma yandı! Bakamadım ardına ,aklımın ipleri kaçtı Hayalimde ki tek var olan gerçekle ,düş arasında , Bir çocuk gözlerimden içeri baktı, o gözler beni sana attı , Yok oldum... Karanlıkta sıyrılan kal

Kroyçer Sonat Hayatın ve Ahlâkın Terennüm Edilemeyen Senfonisi

Resim
 Tolstoy 'un 99 sayfalık bu eserini dikkatlice okumanızı ve fazla kendinizi kaptırmamanızı öneririz ,insanın baş edilmez duyguları ile bütünleşip gelen sıradışı yegane gelmiş geçmiş hikayeye değişik bir bakış 'Kroyçer sonat' ... kitap hakkında ki yorumlarıda buraya aldım okuduktan sonra tolstoy'un son söz de yaptığı açıklamalara ayrıca dikkat edilmeside önerim ... Kroyçer Sonat, hacminin küçüklüğüne nazaran mühim bir roman bizce. Çünkü yine bizce, mühim bir hususiyeti var onun: Yalansız-dolansız, hıristiyan ahlâkının kuralları ile yaşanan hayatın tezadı arasında kıvranan insanın, «idealim» dediği ahlâkla, yaşadığı hayat arasındaki kopukluktan ve hepten alâkasızlıktan kaynaklanan ıstırabını dile getirmesi. Tolstoy, Batı hayatı ve ahlâkı üzerine «gerçekçi» bir tenkidle yaklaşıyor ve bu ahlaka rağmen bu hayatın her türlü «ikiyüzlülüğü»nü ifşa ediyor. Kadın ve erkeğin onca süslü-püslü aşk, evlilik, aile gibi tantanasının altındaki «hayvanî» yüzünü

Küçük Bir Kızı Severek Hayatı Boyunca Mutlu Olabilmek...

Resim
Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü. - Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz? - Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız. Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı. - Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız? - Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim. - Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın? - Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona çikolata götürmek istiyorum. - Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla. - O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever. Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı