Küçük Bir Kızı Severek Hayatı Boyunca Mutlu Olabilmek...



Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü.


- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?

- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız.

Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı.

- Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?

- Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim.

- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?

- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona çikolata götürmek istiyorum.

- Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.

- O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.

Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı . Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı. Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü. Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek, hiçbir şey onu rahatlatmıyordu.

Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. "Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu" diye düşündü.

- Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi? Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı.

- Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulursam yaparım. Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım.

Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.

- Oturun biraz dertleşelim bari, dedi.

Adam çekingen çekingen oturdu yanına.

- Yokmu eşin dostun, borç alacak akraban?

- Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar.

- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ?

- Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.

- Hımmmm. Aşk hemde otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en fazla üç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.

- Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.

- Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı? Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin.

- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.

- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllık evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavga ediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım. Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz. Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden?

- Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her şeyim. Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada? Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan.

- Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor. Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?

- Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, hergün çeşit çeşit yiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur.

- Sizin mutluluğunuzun sırrı bu mu ?

- Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için nekadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.

- Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?

- Küçük kızı severek.

- Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ?

- Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin.

- Nasıl yani ?

- Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?

- Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam boynuma sarılır "babacığım beni ne kadar seviyorsun?" diye sorar. Giysisini değiştirdiği zaman etrafımda "Baba güzel olmuş muyum?" diye sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. "Harikasın prenses gibi olmuşsun" demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim.

- İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yıl da yaşarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona "bebeğim" diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. "Bebeğim bana bir çay yapar mısın?" dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz.

- Hiç kavga etmezmisiniz siz?

- Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadı ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana.

- Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda.

- Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar. En ciddi yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuyla bakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hemde çabuk kırılırlar. Çok narindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler.

- Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum. Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum.

- Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay işi. Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu ettiğinde karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmek için elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan erkek mutlu olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını mutlu etmelidir. Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin.

- Haklısın da ben de bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum.

- Yine para, yine dış sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama kadınlar para için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadınlar hediye almayı severler. Paran varsa hediye al tabi. Ama hediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsan hediyenin bir anlamı yoktur. Benim hiçbir zaman çok param olmadı. Günlük kazandım günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu. Hiçbir zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama her zaman aşk sözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık alamadım ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiseler giydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi yumuşacık sardım bedenini ve mutlu ettim onu.

Adam ayağa kalktı.

- Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sende git evine küçük kızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp duruyordur.

- Bülent de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı.

- Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi.

- Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, dedi.

Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta götürmenin mutluluğuyla, bin bir teşekkür ederek evinin yolunu tuttu. Bülent de pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı.

Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş su içiyordu. Bülent hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp yıkadı., sonra eşinin önüne koydu.

- Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri, dedi.

İnci hiç konuşmadı.

- Sorsana "niye" diye.

İnci kızgın kızgın:

- Niye? diye sordu.

- Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek, dedi gayet ciddi bir ses tonuyla. İnci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün ifadesi yumuşamıştı.

- Bunlar senin sevdiğin meyveler, senin için aldım.

- Hayret bir şey! Her zaman kendi sevdiğin meyveleri alırdın. Benim hangi meyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu beklediğim istediğim bir şeydi. "bak senin sevdiğin meyveleri aldım" Ama şimdi kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım, meyve alarak gönlümü alamazsın.

- Özür dilerim seni kırdığım için.

Sonra Bülent yere diz çöktü.

- Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden. Seni delice seven bu adamı senden mahrum etme.

- Bülent yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu.

İnci kıkır kıkır gülmeye başladı.

- Affetmek o kadar kolay değil. Bakalım hangi cezalara katlanabileceksin, dedi.

Bülent işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı küçük kızı gördü.

Bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü.

Yorumlar

x-men dedi ki…
meyve ile gönül alınmazmış... konunun özü bu sanırım :))
x-men dedi ki…
meyve ile gönül alınmazmış.... konunun özü bu sanırım :))
Adsız dedi ki…
peki küçük bir kızı meyve ile mutlu etmek mümkünken büyüyünce neden tek taşa dönüyor iş??? küçük mutluluklar fatura bedeli ile büyüyor mu yoksa :))
x-men dedi ki…
Çocukken meyve yeten o küçük kızlar büyüyünce nasıl tek taş isteyen kadın haline geliyor çözen var mı? :))
x-men dedi ki…
Yorumlar sanırım sansüre uğruyor...
x-men dedi ki…
Bundan önce üç tane yorum yapmıştım ama artık sansür üst kurulu kabul etmedi yorumlar :))
x-men dedi ki…
Yorumlar yayınlanmıyor artık...
x-men dedi ki…
Yorumlar yayınlanmıyor artık... Sansüre mi uğruyor acaba?
Esra dedi ki…
yok sansürlemedik sadece kontrolde bir hatamız vardı kusura bakmayın:D meyveye gelince tektaş düşkünü kadınlar vardır hele büüyümeye görsünler ama olmayanlarda vardır, ha olsada olur olmasada olur diyenlerde tercih senin bul ,seç ,beğen al...D
Esra dedi ki…
Çok güzel bir yazı sayın zeliha :D kutlarım
x-men dedi ki…
Olsa da olur olmasa da olur diyen var mıdır? Sanırım uzayın sınırları kadar geniş bir tartışma konusu olur bu :D
Mümkün mü???
Esra dedi ki…
Var var ümidinizi kaybetmeyin...
x-men dedi ki…
Ümitler daima vardır ama gerçeklerde bir o kadar gözümüzün önünde... Şimdi vicdanınıza sorun bir tarafta 1kg elma diğer tarafta elmas tek taş... :)) kendimi bir bayan yerine koyarsam elbette elmas diyeceğim... bayanlar ne diyecek peki???
Esra dedi ki…
bilmiyorum neden böyle düşünüyorsunuz
ben yüzde seksen bayan bilirim ille de tektaş demeyecektir
x-men dedi ki…
%80 gerçekten çok iddialı bir oran... kamuoyu yoklaması gibi düşünürsek tanımadığımız insanlara sormak daha gerçekçi bir sonuç getirecektir... %50 gibi bir sonuçla elma elmasa tercih edilirse biz erkekler kadınları anlamıyoruz tanımıyoruz demektir :) en azından ben...
Esra dedi ki…
evet en azından %50 derse şunu bilin istediğimiz değerli olduğumuzu önem verildiğimizi bilmek en azından küçük bir kız çocuğu gibi her zaman biraz gündem odağı olmak ,sevgi şefkat biraz şımartılmak aşşalanmamak merhamettir kadının istediği bunların hiç biri yok bir kelime konuşmaya bile cüret etmeyen insan sadece tutup tektaş alıyorsa o kadında bunla övünüyorsa sadece dışarıya oyun oynuyordur bakın eşim bana yüzük aldı bana değer veriyor ...böyle vercekse bence hiç uğraşmasın keseside boşa boşalmasın....bize pirlanta gibi kalp lazımmm..
x-men dedi ki…
Esra hanım, gerçekten de doğru noktaya vurgu yaptınız tebrikler... Bizim gibi erkekler kadınlara (ister annesi, ister eşi, ister sevgilisi vs.) değer veriyoruz ancak burada değer olarak neden elmas gibi metalar ön plana çıkıyor anlamıyoruz? 14 Şubat sevgililer günü geliyor ve inatla bugün de sevdiğinize çiçek (özellikle gül) göndermeniz gerekiyormuş havası yaratılıyor, yada değerli taş reklamları gözümüze sokuluyor ve yapmazsak da cezası ağır oluyor :))
Bir günde gösterilecek sevgi yapmacık olmuyor mu? Elbette kadın ilgi ister (bir kedi gibi :)) şefkat ister bunu zaten gösteren insanla birlikte değilse kadın hata yapıyordur... Ama gerçek dünyada alınan bir değerli taş sorunları çözüyor gibi gösteriliyor mesele burada! Naçizane düşüncem elma elmasa tercih edilebilsin ki çocuk ruh ne kadın da ne erkekte ölmesin... Ama büyüdükçe değer yargıları değişiyor ve dünya kirleniyor işte...
Esra dedi ki…
Değişmiyor değişmeyen insanlar değişmez değiştirilmeye çalışılıyor hepsi bir oyunun parçası kapitalizm yada başka birşey insanlar para harcadıkça paralarla mutlu gösteriliyor ama olmuyor herkesde kızılaydan dağıtılmış gibi tektaş var alınmalı yeni evlenenlere de bu yansıtılıyor ama bu geleneğimizde var mı ben babaannemdede görmedim annemdede vs dede dinimizdede yoktur ama illa olsun der herkes çünkü böyle özendiriliyor hadi yapıyorlar ediyorlar çok duyuyorum bu etiketi yüksek yüksek yapılan evlilikler neden sürmüyor peki elli miyarlık pırlanta kandırmıyor demekki.... hak verirsiniz
x-men dedi ki…
demek ki zaten sizi seven yada değer veren insan değil elmas çöp bile getirse elmasdan kıymetli olabiliyor...
Esra dedi ki…
olur getirdiği şekle bağlı..
x-men dedi ki…
şekil neden önem kazandı şimdi? zaten belli şekillere sokulmaya çalışılan sevgi ifadesinin yanlış olacağını savunuyorduk... şekil değil tüm benliğiyle verilecek en basit obje bile anlam kazanmalı bence...
Esra dedi ki…
EVET haklısınz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tezhip

Kroyçer Sonat Hayatın ve Ahlâkın Terennüm Edilemeyen Senfonisi

Tezhip dersleri 2-3.